İnsanlık tarihindeki ilk cinayet, kardeş katlidir. Hatırlayalım, Habil ve Kabil’in hikâyesini. Kabil, Habil’i neden öldürdü?
İnsanlık tarihindeki ilk cinayet, kardeş katlidir. Hatırlayalım, Habil ve Kabil’in hikâyesini. Kabil, Habil’i neden öldürdü? Kıskançlık. “Kardeş kardeşin ne olduğunu ister ne öldüğünü” der bir atasözü de. Kabil’in Habil’i öldürmesi üzerine ortada kalan ve ömrü boyunca Kabil’le olacak suçluluk, pişmanlık, acizlik duygularını ve bu ikilemi çok iyi ifade ediyor bu atasözü. Çocuğunuzun –ya da kendinizin- yaşadığı ‘kardeş kıskançlığı’ durumuna bu atasözü ışığında bakmamız farklı bakış açıları geliştirmeye ışık tutacaktır. Ebeveynler açısından bakıldığında ise, “çocuklarında gözlemlediği kardeş kıskançlığı” meselesi aslında “bugünün” değil, çok daha eski bir hikâyenin sonucu, devamı ve belki de mirası. Meseleyi daha iyi anlamak ve içselleştirmek için bu tarafından bakmak da bizim için yol gösterici olacaktır.
KİM KİMİ, NEDEN VE NASIL KISKANIR?
Genellikle yeni doğanı, büyük olan çocuğun kıskanma durumunu düşünürüz. Gerçekten öyle midir? Yeni gelen de, zaten baştan beri hep var olanı, büyük kardeşi kıskanamaz mı? Bal gibi de kıskanır. Neyini kıskansın ki diye düşünenler için hızlıca birkaç durum sayılabilir: gücünü, konuşmasını, hareket özgürlüğünü, büyüklüğünü, ilk oluşunu ve daha birçok durumunu. Peki, her iki durumda da neden kıskanma duygusu ortaya çıkar ve aslında kıskanılan nedir? Kardeş ilişkisinden bahsediyorsak, yeni doğanın gelişiyle birlikte abi/abla için biriciklik ortadan kalkar. Anneyle (genellikle) kurulmuş “ikimize bir cennet” illüzyonu bozulmuştur. Abi/abla adeta o cennetten kovulmuştur.
ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK!
Çocuk yeni geleni değil, kendisinin olanın ve artık kendisinin olamayan ilgiyi, sevgiyi ve kaynaklarını kıskanıyordur. Anneyle, babayla ve diğerlerinin onunla kurduğu “eşsiz” bağı, ilgiyi, sevgiyi kıskanıyordur. Tam da bu yönüyle kardeş kıskançlığını aslında bir kaynağa erişim ve kullanım sorunu olarak tarif edebiliriz. Nasıl tanımlarsak tanımlayalım eski olan için, yeni gelen ve onun getirdikleri –evdeki değişim, ilginin ona dönmesi, düzenin değişimi, tahtının sallanması belki tahtından edilmesi v.d.- ile birlikte net olan bir şey vardır o da şudur: artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Bunu yaşamak da kabul etmek de hiç kolay değildir. Bu yönüyle çocuk (kıskanan çocuk); hem yaslı, hem hayal kırıklığına uğramış, hem saldırgan hem de depresiftir.
KISKANÇ; HEM YASLI, HEM HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMIŞ, HEM SALDIRGAN HEM DE DEPRESİFTİR
Yaslıdır çünkü kayba uğramıştır, artık cennetten kovulmuştur. Hayal kırıklığı vardır çünkü ‘sizden bunu beklemezdim’ diye hissediyordur başta anne babasına ve diğer herkese. Saldırgandır çünkü bünyesi ve kapasitesi bu durumla baş edecek kadar gelişmemiştir, kırmak, yıkmak ve dökmek ister. Ve depresiftir; çünkü gidenlerin yası tutulmalıdır ve yokluk, boşluk, kendine yetememekle birlikte yaşam artık daha karanlıktır. Kıskanan çocuğun o dönem isyanına neşeli bir biçimde eşlik edecek olan: “Böyle de nispet olmaz ki, Seni gidi zalim yar, E zorla da kısmet olmaz ki, Seni gidi hain yar, Bana ne bana ne beni al, onu alma…” diyen Sezen Aksu şarkısıdır. Esprili de ele alsak çocuk için yaşanan tam da nispet ve hainliktir. İstediğiyse tekrardan ‘ikimize bir cennet’tir.
BİRİCİKLİĞİN KAYBOLMASI VE PABUCU DAMA ATILMAK!
Yeni doğanın gelişiyle birlikte değişen en önemli şey biricikliğin kaybolmasıdır. Bir elmanın iki yarısı olma hali, ruh ikizi olma ve aşk dönemi bitmiştir. Artık her şeyin yeniden yazılması gerekecektir. Rekabet dönemi başlamıştır. Yeni doğan rekabet edilemeyecek kadar “özel” ve de “güzel”dir. Herkes onu merak eder, sorar, sevmek ister. Ona hediyeler alır, onun fotoğraflarını çeker, onu anar. İlk olan, abi/abla olan ise “abisi”, “ablası” olarak kodlanan olmuştur. Özel hissettiği neredeyse hiçbir şey sunulmuyordur ona artık. Evet, pabucu dama atılmıştır! O da pabucu dama atılan hepimizin hissedeceği gibi üzgün, kızgın, yalnız, öfkeli ve belki de saldırgan hissediyordur.
KARDEŞ GELDİKTEN SONRA NE YAPABİLİRİZ?
Kıskanmak; bebekliğe, anlayamadığımız anlatamadığımız bir döneme (dil öncesi dönem) geri dönüştür. Bu yönüyle de hem yaşanması hem de ifadesi zor bir alandır. Yalnızlıkla, çaresizliğimizle tanışmaktır. Çocuk içinse çok daha fazla zordur bu durumu ifade etmek, yaşamak. Bu nedenle davranışlarında gerilemeler, sorun davranışlar gözlemleyebiliriz abi/ablada. Bunlar çok doğal ve beklendik süreçlerdir. Önemli olan bu duyguların ortaya çıkabilmesi ve doğru yorumlanması, konuşulabilmesidir. Baskılandığında, yanlış yorumlandığında, suçlandığında ve etiketlendiğinde asıl sorunlar baş göstermektedir. Bebeksi davranışlara dönüş, gerilemeler, saldırganlıklar görülmesi doğaldır. İlk iş gebelik başladıktan sonra çocuğu kardeş durumuna hazırlamak, konu hakkında konuşmaya başlamak olmalıdır. Evdeki ve hayatınızdaki değişiklikleri onunla paylaşmak, hazır olmasını sağlamaktır. Onun düzeninde ve özelinde olan hiçbir şeyi, eşyayı izni-fikri olmadan değişikliğe götürmemek ve kardeş geldikten sonra da aynı şekilde onun iznini alarak her şeyi gerçekleştirmeye çalışmalıdır.
SEN ARTIK ABİ/ABLA OLDUN!
Sen artık abi/abla oldun gibi söylemlerden mümkünse uzun bir süre uzak durun; çünkü, unutmayın ki o da hala çocuk. Ailenin bir üyesi, parçası olarak kardeşinin bakımıyla ilgili onun da sorumluluk almasına izin verin, onunla bu konuda konuşun, kendini ifade etmesine izin verin. Ona “kardeşinle ilgilen” mesajı vermek yerine becerilerini geliştireceği, kullanacağı, kendini iyi hissedeceği alanlarda sorumluluk almasına imkân tanıyın. “Çok şanslısın” gibi, onun duygularını ifade etmeyen, kapsamayan cümleleri kullanmak yerine kardeşinin olması ile ilgili onun neler hissettiğini ondan dinlemeye, duymaya çalışın. “Bebek uyusun” gibi, her şeyi yeni doğana göre ayarlamanız gerektiğini düşündürecek ifadelerden kaçının.
YAŞ, GELİŞİM VE KARAKTER ÖZELLİKLERİNİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUN
Yaş, gelişim ve karakter özelliklerini göz önünde bulundurarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışın. Eşit değil, adil olmaya, ihtiyaçlarına göre davranmaya çalışın. Ek sorumluluk yüklemek yerine; yeni doğanın bakımına ortak etmek, sevgi v.s konusunda kıyaslama yapmamayı tercih edin. Kıyaslama yapmaktan ve taraf tutmaktan kaçının. Sen büyüksün, abisin, ablasın yerine problemleri birlikte çözmelerine (kendileri) katkıda bulunun. Olumsuz duygu ve durumlar ortaya çıktığında eleştirmek, suçlamak yerine duygu ve düşüncelerini ifade etmesine alan açın. Tüm bu süreçlerde dinleyen, anlamaya çalışan, özenli, yanında olduğunuzu hissettiren ve ona yerinin doldurulmaz olduğunu hissettiren bir tavırda olun; gerisi bir şekilde gelecektir.
Şamil SARİBAŞ
Psikoterapist
Bu kategorideki diğer yazılar
İlgili İçerikler
- Minik yaramazın gözleri bozulmasın
- Küçük dahi için 5 kural
- Arabada çocuk var!
- Bebekle uçuşa hazır mısınız?
- Çikolata gibi vitamin
- Minik yaramaz güneş görsün derken
- Çocuklarda Dikkat Dağınıklığı Neden Olur? Nasıl Tedavi Edilir?
- Çocuklara Sorumluluk Bilinci Nasıl Kazandırılır?
- Çocuklar niçin vitamin kullanmalı?
- Çocuğunuza Söylediğinizle Duygunuz Bir Olsun